Pages

26 Ekim 2012 Cuma

İstersek bir takımı hem batırabiliriz hem de kurtarabiliriz



Kurtarılmayı bekleyen kulüp:'Bu hallere nasıl geldi'

-30 Mayıs 2004-Serdar Bilgili Beşiktaş taraftarı tarafından küfürlü tezahuratlara maruz kalınca görevi bıraktı ve Beşiktaş seçime gitti.O zaman Beşiktaş yönetiminde bulunan Yıldırım Demirören başkanlığa seçildi.Beşiktaş taraftarı yeni başkanları ile yaşayacakları başarıları şimdiden hayal ediyorlar.

-Yıl 2012 -Yıldırım Demirören kaldığı 8 yıl içindeki icraatı:


Teknik Direktörler-8 yılda toplam 8 hoca ile çalıştı.Bunların içinden Kadıköy kasabı ile ünlenen Beşiktaş'tan kovulduktan sonra İspanya şampiyonluğu yaşayan Vicente Del Bosque'ye 8 milyon Euro tazminat ödendi.Teknik direktör seçim kariyeri dünya karması gibi .İspanyol,Alman,Portekiz,Fransız ve Türk hocalar ile çalıştı.Tek ve en önemli başarısını Mustafa Denizli ile yaşadı.O sezon hem şampiyonluk hemde Türkiye kupası kazanıldı.

8 sene içinde sadece 1 sezon hariç hep Türkiye kupası için oynandı.
Onursal başkan Süleyman Seba'ya en çok yaklaşan başkan ve onun yarısı kadar süre başkan oldu.Seba zamanında Beşiktaş 5 Şampiyonluk 4 Türkiye kupası,5 süper kupa,2 Başbakanlık kupası 6 TSYD Kupası,1 Basketbol bayanlar kupası kazandı.

Mali Tablo-Demirören 2004'te göreve geldiğinde Serdar Bilgili'den 35.5 milyon tl borç ile kulübü devraldı.Şu anda borç 442 milyon tl ye ulaştı.8 yılda yaklaşık 400 milyon tl borç yükledi ve yaklaşık her sene 50 milyon tl zarar ediyor.Sürekli yaklaşık diyoruz çünkü bu borçlar dışarıya tam olarak yansıtılmamaktadır.Beşiktaş'ın Yıldırım Demirören'e yaklaşık 103 milyon tl borcu var..Geçen seneyi baz alırsak Beşiktaş'ın özsermayesi -270 milyon lira ve Süper lig kulüpleri arasında ekside olan iki kulüpten birisi.Diğeri ise geçen sene düşen Ankaragücü.

Oyuncu Transferleri-En büyük fiyaskoda burada karşımıza çıkıyor.Tabata-8 milyon Euro ve 1 yıl sonra 1.5 milyon Euro'ya gönderilişi,Sol bek İsmail'e 5.5 milyon Euro,sadece 10 dakika oynayan Julio Alves'e 2.7 mlyon Euro ,Zapotocny-4 milyon Euro,Gordon Sciheldenfeld'e 2 milyon Euro bunlardan sadece birkaçı.Transfer konusunda tek olumlu hamlesi J.Carew'i kar ile satmaktır.Bunu yaptığı dönemde de Beşiktaş kulübü forvet sıkıntısı çekiyordu.

Yıl 2012'de Fikret Orman başkan olarak seçildi ve ilk olarak söylediği şey küçülmeye gitmek oldu.Beşiktaş taraftarlarını Fikret Orman döneminde neler yaşayacaklarını merakla bekliyor.
 Dipten gelen kurtuluş masalı:’Para ile saadet olmaz’
BUNDESLIGA’nın son 2 yılına 2 şampiyonlukla damgasını vuran Dortmund’un peri masalı sürüyor. Çok değil daha birkaç yıl önce finansal anlamda tamamen çöken ve stadını bile satan bir takım nasıl oldu da bugünlere gelebildi? Hikaye nasıl başladı, nasıl çöküş yaşandı ve nasıl toparlandılar...

Yıl 2001-02:Kırılma anı2001-02 Bundesliga sezonunda şampiyonluğa ulaşan, UEFA Kupası finalinde Pierre van Hooijdonklu Feyenoord’a takılan efsane Borussia Dortmund  artık herkes tarafından dünyanın en büyük kulübü olarak görülüyordu.Ne olduysa işler bu yıldan sonra karışmaya başladı.Dortmund büyük başarılardan sonra borsaya açılmaya karar verdi ve bu onların çöküşünü hazırlayan ana etmen oldu.Alman borsasına giren ilk ve tek kulüp olarak tarihe geçtiler.2001/2002 sezonunda 31 milyon dolar ödeyerek  Marcio Amoroso’yu renklerine bağladılar. Ancak  Dortmund sportif performansta gösterdiği başarıyı finansal alanda tekrarlayamayınca, kulüp çok önemli bir finansal krizin içinde buldu kendisini.
2003-04:Kulübün küçülmesi:Borussia Dortmund borsaya açılarak büyük paralar kazanmaya başladı.Nitekim para her zaman huzur getirmiyor.Transfere gerekenden fazla paralar harcamaya başladı..2003/2004 sezonuna gelindiğinde kulübün zararı 65 milyon, borcu ise 118 milyon euroya kadar yükselmişti.Oysa kulübe ait şirket borsaya açılmış ve stadyum satılmıştı.Tribün gelirleri ise sürekli en üst noktadaydı.Bunun üzerine Başkan Niebaum 2004 yılında başkanlıktan istifa etti.Kulüp başkanlığına Reinhard Rauball geldi.Hans-Joachim Watzke de kulübe ait futbol şirketinin başkanı oldu. Watzke göreve gelir gelmez kulübün küçülmesine ve yeniden öz kaynaklara dönülmesine karar verdi.

2004’ten itibaren yaşanan süreç:Dortmund’da  yolunda gitmeyen bir takım yanlışlıklar vardı ve bunlardan en önemlisi özellikle futbolculara ödenen maaş,ücretler ile primlerde yaşanılan çok önemli artışlar ve transferlere delicesine akıtılan milyon dolarlardı. Nitekim bu kapsamda Borussia Dortmund Avrupa’da oyuncularına en fazla maaş, ücret ve prim ödeyen kulüplerin başında geliyordu. 31 milyon dolar ile o dönemin en pahalıları arasında olan Marcio Amoroso’nun hiçbir varlık gösterememesi ve Şampiyonlar liginden eleniş  yaklaşık 62 milyon dolarlık bir gelir kaybıyla karşı karşıya kalmıştı.Dortmund 2005 yılında,  yaşadığı krizin zirvesine çıkmıştı.

Krize bir önlem alınmalı:Sportif performanstaki yetersizlik onları çok şiddetli önlemler almaya itti ve bu dönemde oyuncuların maaşlarında %20 kısıntıya gidildi.
Önce taraftar takımına sahip çıktı. “We are Borussia” (Biz Borussia’yız) kampanyasıyla sadece onlar değil, Dortmundlu şirketler de, kamu kurumları da takıma sahip çıktı. Bankalardan borç öteleme, futbolculardan indirim talep ettiler. Maaşları ödemek için kredi çektiler. Öyle kötü dönemler yaşadılar ki, ezeli rakiplerinden Bayern Münih, yardım teklif etti.Reddettiler. Bir seks-shop zinciri sponsorluk teklifinde bulundu.Onu da reddettiler. Kendi küllerinden doğacaklardı. Başkalarının yardımıyla değil. 

2006’da 15 yılda geri ödemeli 79 milyon euroluk bir kredi buldular.Bunu transfere harcamak yerine ellerindeki stadyumun %51 hisselerini satın aldılar. İki yıl sonra imzaladıkları sponsorluk anlaşmasından 12 yıllığına 50 milyon euro elde ettiler. Hayır, onu da transfere harcamadılar. Stadlarının tamamını geri aldılar. Bu üç yıllık süreçte söyledikleri netti: “Geleceği kurtarmak için yapmak zorundayız.” Ellerindeki oyuncuları satmak zorundaydılar. Sattılar. Frei’yı, Rosicky’yi, Odonkor’u, Valdez’i göndermekte hiç tereddüt etmediler. Ama getirisi çok olmadı. marka değeri sayesinde ticari gelirlerini inanılmaz arttırdılar ve 60 milyon euroluk bir gelir elde ettiler. Bu rakamın 39 milyonu sponsorluk anlaşmalarından, 8 milyonu forma satışından, 9 milyonu yiyecek-içecek satışından, kalanı da stadyumun dışarıya kiralanmasından geldi.
Oysa sadece gelirleri yoluna koymak yetmiyordu. Harcamaları da kontrol etmeleri gerekiyordu. Ettiler. Son üç yılda 100 milyon eurodan fazla gider yazmadılar. Maaşlar bütçenin yüzde 50’sini hiç aşmadı. Hatta geçen sene bunu yüzde 46’ya çekmeyi de başardılar. Son beş senedir transfer bütçeleri 10 milyon euro civarında. Büyük isimler getirmek yerine BVB Academy’den çıkanlara, yeni Nuri’lere, ucuz transferlere yöneldiler. Takımın en değerli oyuncusu Nuri Şahin’in yıllık 350 bin Euro’ya oynadı.Nokta atışı yapmaktan başka çareleri yoktu.

Avrupa’nın en fazla seyirci çeken iki takımından biri olarak, maç günü gelirleri çok düşük Dortmund’un. Çünkü krizi bilet fiyatlarına hiç yansıtmadılar. Takımın başına herkesin sevdiği ve kulübe yeniden heyecan verecek, güven yenileyebilecek, tribüne ilave taraftar çekebilecek popüler ama yerli bir hoca getirilmesi bu süreçte önemli bir hamle oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder